İşte katılım bankalarının 2025 hedefi

*Türkiye’de 30 yılı geride bırakan katılım bankaları, 2016 yılında birçok yeni ürünle hizmet verecek.

*Halktan kar/zarar hesabıyla mevduat toplayan katılım bankaları, melek yatırımcı, risk sermayesi, kar/zarar ortaklığı ile yatırımcılara fon sağlayacak, ortak olacak.

*Ziraat Bankası ve Vakıfbank’ın da faizsiz bankacılık sektörüne girmesiyle katılım bankaları hedef büyüttü. 10 yıllık strateji belgesini açıklayan katılım bankalarının 2025 hedefi, toplam bankacılık sektöründen yüzde 15 pay almak.

*2016 yılı zor bir yıl olacak.  Yatırımcılar ve parası olanlar, dövizden uzak dursun.

*Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKKB) Genel sekreteri Osman Akyüz, sektörün 2016 yılındaki projelerini ve hedeflerini Turcomoney’e açıkladı.

Halk arasında faizsiz banka olarak adlandırılan katılım bankaları, 30 yılı geride bıraktı. Uzun yıllar mevzuatla ilgili sorunlar yaşayan katılım bankaları, özellikle 2000’li yıllarda gerçekleştirilen yasal düzenlemelerden sonra itibaren hızlı bir büyüme sürecine girdi. Katılım bankaları, geleneksel bankalar yani ticaret bankaları ve kalkınma ve yatırım bankaları ile birlikte bankacılık sisteminin üç önemli ayağından birini oluşturuyor. Son yıllarda bankacılık sistemi içindeki paylarını ve konumunu güçlendiren katılım bankaları, 2015 yılında aktif büyüklüğünü yaklaşık yüzde 25 artırarak enflasyonun bir hayli üzerinde büyüme gerçekleştirdi.  2015-2025 dönemine ilişkin 10 yıllık hedeflerini Strateji Belgesi ile ortaya koyan katılım bankaları, 2016 yılına yeni projeler ve hedeflerle girdi.

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz, Turcomoney’e konuştu…

-Sayın Akyüz bir yılı daha geride bıraktık. Türk ekonomisi, oldukça zor bir dönem geçirdi.  Katılım bankacılığı sektörü yılı nasıl geçirdi, nasıl bir performans gösterdi?

2015 yılı, katılım bankaları açısından beklentiler doğrultusunda tamamlandı. Ancak 2015 yılında sektörümüz açısından özel bir durum yaşandı. Bank Asya yönetimine el konuldu. Dolayısıyla sektörün performansını Bank Asya hariç ve Bank Asya dâhil olmak üzere iki şekilde ifade edeyim. Bank Asya hariç sektörde toplanan fonlarda %24 büyüme, kullandırılan fonlarda %23 büyüme gerçekleşti. Aktif toplamında da sektörümüz 2015 yılında %24 büyüdü. Bank Asya dâhil toplanan fonlarda ise  %14 büyüme, kullandırılan fonlarda %15 büyüme,  aktif toplamında %15 büyüme oldu. Bank Asya’nın özel bir durumu var biliyorsunuz. O özel durumu nedeniyle banka küçülüyor.  Bu durum tabi bizim rakamları biraz aşağıya çekiyor. Bank Asya dâhil sektör,  120 milyar liralık aktif büyüklüğüne ulaştı. Kullandırılan fonlar 80,5 milyar liraya, toplanan fonlar 75.8 milyar liralık bir hacme ulaştı. Sektörde istihdam edilen personel sayısı 16.700 kişiye, şube sayımız ise 1080’e ulaştı.

-2015 yılında sektör açısından çok önemli bir gelişme daha yaşandı. Devlet faizsiz bankacılık sektörüne girdi.  Bunu asıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, 2015’te sektörümüze bir oyuncu daha katıldı.  Ziraat Katılım Bankası kuruldu ve faaliyete geçti. Vakıf Katılım Bankası kuruldu, inşallah Şubat ayında en geç Mart ayında faaliyete başlamış olacak. Böylece sektörde katılım bankası sayısı 6’ya ulaşmış olacak. Faizsiz finans sektörüne devlet güçlü bir şekilde girdi. Devletin faizsiz banka kurması, sektörün büyümesi açısından çok önemli. Kamunun sektöre girmesi ve destek vermesi, sektörün büyümesi ve Türkiye geneline yayılması açısından ciddi bir ivme katacaktır.

-Halkbank da faizsiz bankacılık sektörüne girecekti. Fakat sonra vazgeçildi. Ancak gündemde yine böyle bir çalışma var.

Halkbank’ın sanırım kendi özel mevzuatında, özel kanununda değişiklik ihtiyacı var. Onun için biraz daha gecikecek.

-Osman Bey, bir de bankacılık sektörünün genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?

2015 yılında diğer sektörlere bakınca genel bankacılık sektörünün iyi bir performans gösterdiği söylenebilir. Bankacılık sektörünün genelinde aktif büyüklük 2.3 trilyon liraya ulaştı. Toplam kredilerimiz 1,5 trilyon liraya ulaştı. Toplam mevduat rakamı, katılım bankaları fonları da dâhil 1,3 trilyon liraya ulaştı. Kredi mevduat oranı ise  %115 oldu. Yani toplanan mevduattan daha fazla bir hacim oluşturuldu. Takipteki alacaklarda bir miktar artış var. Bu oran yüzde 2.7’den yüzde 3’e çıktı.

Bunu neye bağlıyorsunuz?

Burada tabi ekonomideki yavaşlamanın rolü oldu. Bu da, firmaların mali yapılarına olumsuz yansıdı, ödeme kabiliyetlerini düşürdü.

Bankacılık sektörünün geneli açısından bir değerlendirme yapar mısınız?

Tüm bankacılık sektörünün özkaynakları 260 milyar liraya ulaştı. Son 10 yıldır bankacılık otoritesi yani BDDK, özvarlıkları güçlendirme politikası izliyor. Kar dağıtımına müdahil oluyor. Hatta sermaye yeterlilik oranı sınırda olan bankaların kar dağıtımına izin vermiyor. Karları bünyede bırakıyor.  Özvarlıkları güçlendiriyor. Şu anda bizim bankacılık sektöründe sermaye yeterlilik oranı %15 civarında. Katılım bankaları ve klasik bankalar da dahil,  52 banka var sektörde. Bunun 5’i katılım bankası, diğerleri mevduat, kalkınma ve yatırım bankaları. Bunun 34’ü mevduat bankası 13’ü kalkınma ve yatırım bankası, kalan 5’i ise katılım bankası.  Aktif büyüklük bakımından katılım bankalarının genel bankacılık sektöründeki payı yüzde 5.2 seviyesinde.

FAİZSİZ YATIRIM BANKALARI GELİYOR

2015 yılında Katılım Bankaları Birliği olarak 10 yıllık strateji belgesi açıkladınız. Burada uzun dönemli hedefler belirlediniz. Strateji belgesi ile ilgili detayları anlatır mısınız?

Evet, geçen yıl biz Katılım Bankaları Birliği olarak bir strateji belgesi açıkladık. Bu strateji belgesi, 2015 ile 2025 yıllarını kapsayan 10 yıllık bir strateji belgesidir. Strateji belgesindeki eylemlerin hayata geçirilmesi ile 2015 ile 2025 yıllarında  arasında katılım bankacılığının büyütülmesi ve nihayetinde 2025’de bankacılık sektöründeki payının %15 olmasını hedefledik. Bu hedef doğrultusunda da çalışmalara başladık. Devlet de faizsiz bankacılık sektörüne girdi. Bu durum, sektörün hızlı ve yaygın büyümesini de beraberinde getirecek. Bankacılıkta sermaye tabanı çok önemli bir unsur. Bankacılık yapılabilmesi için asgari %12 sermaye yeterlilik oranına sahip olmak gerekiyor. Önümüzdeki dönemde muhtemelen faizsiz yatırım bankacılığı yapan yeni bankalar da sektöre girecek, yani faizsiz esasta yatırım bankaları da sektöre giriş yapacaklar.

Kamu tarafından mı yoksa Ortadoğu’dan, Körfez’den mi?

Özel sektör kökenli bir teşebbüs olacak. Öyle bir bilgi var. Yani faizsiz esasta yatırım bankacılığı yapacak bir banka olacak.

KATILIM BANKALARININ 2025 YILINDAKİ PAYI YÜZDE 15 OLACAK

-Strateji belgesinde başka hangi hedefler var?

Birincisi algımızla ilgili bir sorun var. Katılım bankacılığının tanıtılması şeffaflık mekanizması oluşturulması, sosyal sorumluluk ve bu sektörde kullanılan ortak terimlerin belirlenmesi, ortak dil oluşturulması gerekiyor. Yani katılım bankacılığı hakkındaki algıyı iyileştirmemiz gerekiyor. Tabii buna ilişkin eylem planlarımız var. Bu planlar 2015 ile 2021 yılları arasında inşallah hayata geçirilecek. 84 tane eylem tespit ettik bu strateji belgesinde. Bu eylemleri hayata geçirmek için çalışma grupları oluşturuldu. Hem özel kesimde hem de kamu kesiminde ilgili bütün müesseselerle işbirliği yapıyoruz. İşbirliği yaptığımız kurumlardan bazılarını zikredecek olursak; Merkez Bankası, BDDK, Hazine Müsteşarlığı, Borsa İstanbul, Sermaye Piyasası Kurulu,  Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek Öğrenim Kurumu, üniversiteler. Hukuk, Eğitim-İK, Algı, Ürünler ve Strateji-Koordinasyon olarak beş farklı alanda yapılan planlamalardan bahsedersek; örneğin Eğitim-İnsan Kaynakları alanında akademik yayın veri tabanını genişletmek istiyoruz. Lisanslı personel oluşturmak, yetiştirmek, sertifikasyon programları açmak, faizsiz finans ve bankacılık merkezi kurmak, burs ve ödüller vermek istiyoruz.  Yani, bunlar da katılım bankacılığının insan kaynağını geliştirmeye, eğitim zeminini oluşturmaya yönelik. Hukuk sahasında da mevzuat taraması yapılıyor. Katılım Bankaları Birliği’ni yeniden organize ediyoruz. Bu faaliyetleri gerçekleştirme çerçevesinde, Din İşleri Yüksek Kurulu ile bir iletişim kanalı oluşturuyoruz. Yani vatandaşlarımız,  bizim faaliyetlerimiz hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı’na müracaat ettiğinde, soru sorduğunda, fetva istediğinde Din İşleri Yüksek Kurulu, Birliğimiz aracılığı ile bankalarla iletişime geçecek. Böylece, bu alanda karşılıklı müzakere ile daha sıhhatli bilgi verilebilmesinin yolu her iki Kurumun bu işbirliği ile mümkün olacaktır. Bunun dışında Danışma Genel Kurulu oluşturacağız. Danışma Genel Kurulu, ya Birlik bünyesinde olacak ya da bağımsız bir Kurul olacak. Yine, bankalar nezdinde danışma kurullarının yapısı gözden geçirilecek. Türkiye’ye özgü katılım bankacılığı standartları ve etik ilkeleri oluşturacağız. Faizsiz finansa ilişkin kurumsal yönetim ilkeleri oluşturacağız. Bunlar, hukuk ve mevzuat çerçevesinde gerçekleştirmesini düşündüğümüz belli başlı eylemler. Bunların yanısıra, katılım bankacılığında kullanılan ürün alt yapısını geliştirme ihtiyacımız var. Melek yatırımcılara, katılım bankaları kanalıyla nasıl finansman sağlarız konusunu ele alacağız. Yeni ürünler geliştirme meselemiz var, bu konuda çalışıyoruz. Girişim sermayesi yatırım fonu oluşturma,  yeni girişimcilere yol gösterme, kamu kira sertifikalarında daha gelişmiş bir piyasa oluşturma, özel sektör sertifikaları piyasasının önündeki engelleri bertaraf etme konusunda çalışmalarımız olacak. Borsa İstanbul’da kira sertifikalarının işlem görmesini sağlamak, kıymetli maden piyasasıyla katılım bankalarının ilişkisini hayata geçirmek için çalışmalarımız olacak.  Burada en önemli önerimiz, Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu’nun kurulması. Bu önerimiz, devlet tarafından kabul edildi. Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu kuruldu. Bu kurula ilişkin Başbakanlık Genelgesi yayınlandı. Bu Kurul, Türkiye’de faizsiz finansa ilişkin vizyonu tespit edecek, taraflar arasında koordinasyon sağlayacak. Yabancı yatırımcıların çekilmesi,  uluslararası kuruluşlardan fon temin edilmesi, İslam Kalkınma Bankası’nın fonlarının daha etkin kullanılmasının sağlanması konusunda  görevler icra edecek. Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu, Hazine’nin bağlı olduğu Kalkınma Bakanlığı Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarı, Merkez Bankası Başkanı, BDDK Başkanı, SPK Başkanı, Borsa İstanbul Genel Müdürü, Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı, Katılım Sigortacılığı Derneği Başkanı’ndan oluşan bir kurul. Sözkonusu Kurulun Başkanı, hükümeti temsilen Hazine’den sorumlu bakan olacak. Şu anda Biz, katılım bankacılığı olarak İstanbul finans merkezi projesinin bir parçasıyız. Bu çalışmaları da Kalkınma Bakanlığı’mız koordine ediyor. Bizim Strateji Belgesiyle Kalkınma Bakanlığı’nın koordine ettiği faizsiz finansın geliştirilmesine ilişkin eylemler birlikte yürütülüyor. Biz, birçok eylemde Birlik olarak sorumluyuz.  Birlik bünyesinde bir yapı oluşturduk. Bu strateji belgesini hayata geçiren bir ofis oluşturduk, Orada arkadaşlarımız toplantıları düzenliyorlar. Bu toplantıların notlarını alıyorlar, gelişmeleri takip ediyorlar. Bunların sonuçlarını BDDK’ya ve Kalkınma Bakanlığı’na da raporluyoruz. 2015 yılının ortalarında duyurduğumuz Strateji Belgesinde vizyonumuzu ve misyonumuzu da tespit ettik. Bu çerçevede Türkiye’de katılım bankacılığını daha ileri taşınmanın yol haritasını oluşturmuş olduk. Tüm bu çalışmalar sonucunda katılım bankacılığının genel bankacılık sektörü içindeki payının 2025 yılında yüzde 15 olmasını hedefliyoruz.

KATILIM BANKALARI KAR-ZARAR ORTAKLIĞINA GİRECEK, MELEK YATIRIMCILARA ARACI OLACAK

-Melek yatırımcı konusu çok önemli. Son zamanlarda Türkiye’nin gündemine girdi. Mevzuatı oluşturuldu. Melek yatırımcılık, aslında faizsiz finans sistemine çok uygun. Keza risk sermayesi de öyle. Bu konularda neler yapılacak?

Aslında katılım bankaları olarak bir sorunumuz var. Türkiye’de katılım bankacılığı 30 yılını doldurdu. Sektör kendi ayaklarının üzerinde duruyor. Bu sektör, fonksiyon icra ediyor, gelir üretiyor. Ekonominin finansmanında bu sektör ciddi bir katkı sunar hale geldi. Ancak, ürün oluşturma açısından arzu ettiğimiz noktada değiliz. 30 yıldır başarılı olamadığımız bir alan var. Biz, halktan kar/ zarar hesabına göre mevduat alıyoruz, ama fonların kullanımında yani tüccarla, sanayiciyle, teşebbüs sahibi ile kullanımında kar zarar ortaklığı, muşareke veya mudarebe dediğimiz fon kullanma veya fon değerlendirme dediğimiz usullerini hayata geçiremedik. Bunları hayata geçirmek, bizim için varlık sebebi.  Yani iş sahibiyle, teşebbüs sahibiyle ortaklık yapma, melek yatırımcılara aracılık etmede veya girişim sermayesi oluşturma gibi alanlarda noksanlarımızın olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte bunları tamamlayacağız.

Peki bu ürünler bugüne kadar neden hayata geçirilemedi?

Mevzuat açısından bazı noksanlıklarımız var. Esas noksanlığımız, bu işi yapma iradesini oluşturma. Eskiden Türkiye’de yüksek enflasyon vardı, hesap yapılamıyordu, ortaklık kurmakta zorlanıyorduk. Kayıt dışı işlemler çok yüksekti. Ama simdi Türkiye de enflasyon % 10’ların altında, tek haneli rakamlarda. Hesap kitap yapma, kayıt dışılık makul düzeylere geldi. Dolayısıyla iş bazında, proje bazında belli kuruluşlarla, belli müşterilerle ortak iş yapma kültürünü oluşturmamız lazım. Burada muşareke dediğimiz şey, ortaklık, ortak olma. Mudarebe de, banka sermaye koyacak, iş sahibi de emeğini koyacak. Yani bir emek-sermaye ortaklığı. Girişim sermayesi de hakeza öyle. Banka sermaye koyacak, girişimci emeğini koyacak. Melek yatırımcı da benzer nitelikle. Dolayısıyla biz katılım bankaları olarak ortaklığa ağırlık vereceğiz. Hatta bazı bankalarımız bu faaliyete başladılar. Yani bir kısım bankalarımız mudarebe, muşareke dediğimiz finansman yöntemlerini kullanmaya başladı. Önümüzdeki süreçte devlet de, yani kamu da bu konuyu geliştirmemiz konusunda bizi teşvik ediyor. “Siz bu konuyu getirin, biz teşvik edelim, bu konuyu destekleyelim.” diyor. Yani ortaklığa dayalı finansman modeli oluşturma şeklinde hükümetin de programında hedefler var. Hükümet bize bu konuda her türlü desteği vermeye hazır. Bu ortaklık kültürünü, sermaye piyasası mekanizması ile birlikte yürütme amacımız var. Madem kar -zarar hesabına göre nemaları topluyoruz, bunu kullanmak için değerlendirirken, nemalandırırken de ortaklık yapalım, kar-zarar mekanizmasıyla bunu işletelim. Bu çalışmaları tamamlamak zorundayız. Bizi diğer bankalardan ayıran veya diğer finans kuruluşlarından ayıracak en önemli özelliğimiz bu olacak.

KÖRFEZ’DEN GELEN FON AKIŞI AZALACAK

Son dönemlerde Ortadoğu’dan Türk bankacılığına yönelik ciddi bir ilgi görüyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Körfez ülkelerinden, Ortadoğu’dan son terör olayları veya uluslararası gelişmeler çerçevesinde Türkiye’ye bir yöneliş var. Özellikle Suudi Arabistan, Katar, Dubai, Kuveyt, Bahreyn gibi ülkelerden Türkiye’ye bir fon akımının olduğu bir gerçek. Hatta mülk edinme,  gayrimenkul edinme, sabit yatırım yapma, belli şirketlere ortak olma, şirket alma konusunda çok ciddi bir fon akışı var. Bunun önümüzdeki yıllarda devam edeceğini tahmin ediyorum. Arap firmalarının, işadamlarının Batı’ya veya Amerika’ya gitmeleri artık sözkonusu değil. Bu işadamları Türkiye’ye geliyor. Ama petrolün 30 dolar seviyesinin altına inmesi bu akımın parasal anlamda çok büyük boyutlara ulaşacağı tahmininde değilim. Bölgemizde ve Ortadoğu’da bir finansman yetersizliği sözkonusu. Bir finansman meselesinin artacağı konusunda ciddi tahminler var, fiilen de yaşanıyor. Petrol fiyatları, 30 doların altına geldiği için Körfez’deki gelirler maalesef son derece azaldı. Körfez’de finansmana erişim zorlaştı, finansman pahalılaştı. Dolayısıyla yakın zamanda Körfez’den Türkiye’ye belki fon akışı devam edebilir, ama ciddi bir fon akışı olabileceği kanaatinde değilim.

TÜRKİYE’NİN VE İSTANBUL’UN GELECEĞİ PARLAK

-Türkiye ve İstanbul, finans merkezi olma yolunda çaba harcıyor. İstanbul, New York, Londra, Frankfurt ve Tokyo gibi finans merkezi, faizsiz finans merkezlerden biri olabilir mi?

Olabilir. Türkiye de bu konuda gayret sarf ediyor. İstanbul’un öncelikle bir bölgesel finans merkezi olma konusunda devletin stratejisi var ve bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu kapsamda faizsiz finansın da geliştirilmesi, İstanbul’un bölgesel anlamda bir faizsiz finans merkezi olma hedefi de var.  10. Kalkınma planında zaten bu hedef var. 2009 yılında İstanbul finans merkezi projesi ve strateji belgesini devlet yürürlüğe soktu. Bu konuda ciddi çalışmalar yürütülüyor. Biz de o çalışmaların bir parçasıyız Katılım Bankaları Birliği olarak. Ataşehir’de bir finans merkezi yapılıyor.  BDDK, SPK, Merkez Bankası, kamu bankaları bu merkeze geliyor. Borsa İstanbul, yani eski adıyla İMKB özel şirket haline dönüştürüldü. Türkiye’de büyük yatırımlar yapılıyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul, aslında hepsi bir bütünün parçası olarak İstanbul’u ve Türkiye’yi bir finans merkezi haline getirmenin ayakları. İstanbul’da en önemli sorunumuz ulaşım sorunu. Ulaşım sorununda da son yıllarda çok ciddi yollar katedildi. Metro çalışmaları, Marmaray, Boğaz Tüneli, Yavuz Sultan Selim’de tren yolu. Bunlar ulaşım konusunda İstanbul’a çok ciddi değerler kattı. Ben İstanbul un geleceğinin dolayısıyla Türkiye’nin geleceğinin parlak olduğunu düşünüyorum.

2016 YILI ZOR BİR YIL OLACAK

2016 yılının çok zor geçeceğine ilişkin değerlendirmeler yapılıyor. Siz ne diyorsunuz? Sizce nasıl geçecek?

2016 yılı zor bir yıl olacak, kolay olmayacak. Ancak, bizim önemli bir avantajımız var. Tek başına bir iktidar var. Hükümet orta vadeli programı yeniledi. Orta vadeli programa göre 2016’da büyüme yüzde 4,5 olacak, iyi bir hedef, inşallah tuttururuz. Enflasyon hedefimiz yüzde 7,5. Daha önce yüzde 5’ti. Bütçe açığı 30 milyar civarında olacak. Bu da makul bir rakam. Ama dövizin fiyatı artacak gibi gözüküyor benim tahminime göre. Zira, ABD faizi arttırıyor. Bu faiz arttırma politikası nasıl devam edecek, onu şimdiden tahmin etmek çok kolay değil. Ama ABD ekonomisi büyüdükçe faiz arttırımı devam edecek. O da bizim gibi ülkelerden fon çıkışını çoğaltacak. Bizim gibi ülkelerden çıkan para 735 milyar dolar. Ama çoğu bunun Çin’den, bizden de ciddi anlamda para çıktı. ABD’de faiz arttırımı devam ederse para çıkmaya devam edecek. Dolaysıyla 2016’da para bulmak zor olacak. Bizim için önemli olan bütçe ve mali disiplin. Hükümet bu konuda çok kararlı, mali disiplin konusunda hükümet gayet sıkı duruyor. Cari açık da makul düzeylere geldi. Sanıyorum 30-35 milyar dolar civarında kapatılacak. Milli gelirin yüzde 4,5-5’ine denk geliyor; makul bir seviye bu. Görünen o ki, cari açık konusunda sıkıntı olmayacak. Ama para bulma konusunda 2016’da sıkıntı yaşanacak, özellikle yabancı tasarrufçuyu çekme konusunda sıkıntılar olabilir. Bu konuda gayretli olmamız lazım. 2015’de Merkez Bankası’nın rezervlerinde daralma oldu. Kısa vadeli borçlarımız fazla, oraya odaklanmamız lazım, bu borç yapısını çevirebilmek ve büyümeyi sağlayabilmek için 2016 yılında Türkiye ekonomisi 185 milyar dolar para bulmak zorunda.

TÜRKİYE, YATIRIMCILAR İÇİN GÜVENLİ BİR LİMAN

-Hem bu borçları ödemek, hem de yeni yatırımların finansmanı için bu kaynakları rahat bulabilecek miyiz?

Ben bulabileceğimiz kanaatindeyim. Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Davos’ta toplantıya gitti, Londra’ya gitti. Hem Davos’ta, hem Londra’da yatırımcılarla toplantılar yapıldı. Türk ekonomisi anlatıldı Başbakanlık düzeyinde. Buralarda Türkiye’nin güvenli bir liman olduğu anlatıldığı gibi hakikaten güvenli olduğu tescillenmiştir denebilir. Türkiye, şimdiye kadar bütün alacaklarını kuruşuna kadar ödedi. Bir de Türkiye ekonomisi dünyaya açık bir ekonomi, içine kapanık değil. Türkiye’de yabancıların çok ciddi yatırımı var. Sadece yerlilerin değil, yabancıların dahi çok yatırımları oluyor. Dolasıyla, Türkiye bu trendin devam etmesini istiyor. Mesela, bizim bankalarımızın yurt dışından aldığı 135 milyar dolar para var. O devam edecektir. Bankacılık sektörü Türkiye’de en sağlam sektördür. Mesela oralarda kamu olarak çok temiz borçlanılmış, o devam edecek, yenilecek. Bu 185 milyar dolarlık taze parayı, ya da yenilecek olan parayı da Türkiye ekonomisi rahatlıkla bulur, ciddi bir hata olmadığı takdirde. Türkiye için en büyük risk jeopolitik gelişmeler. Jeopolitik risklerin sükûnetle bertaraf edilmesi lazım. Bu Kürt meselesi, Suriye ve Rusya meselesi bizi tehdit eder hale geldi. Bunların bir kısmında bizim yapabileceğimiz çok bir şey yok. İnşallah bu sıkıntıları çözer, yolumuza devam ederiz.

DÖVİZDEN UZAK DURUN

-2016’da yatırımcılara neler tavsiye edersiniz.?

Parası olanlar bir kere dövize yatırım yapmasın. Biz döviz kazanmadığımız için vatandaşın dövizle ilgilenmesi doğru değil, yine TL üzerinden para yatırabilirler. Altına da yatırım yapılabilir, ki zaten böyle bir geleneğimiz var. Onun ötesinde işadamlarının döviz üzerinden borçlanmasını tavsiye etmiyorum. Çünkü dövizli fiyat artacak, muhtemelen faizler artacak bu yüzden sükûnetle hareket edilmesi lazım.

Kaynak: Turcomoney Dergisi

Habere Yorum Yapın